Türkiye’de orman sınırlandırmalarında, şahıs arazilerine
(orman olduğu gerekçesi ile) el konulmaktadır. Türkiye Devleti, T.C.
Anayasası’nın 169. maddesine göre orman arazisinin şahıs malı olması mümkün
olmadığı için Orman Kanunu’na göre tahditi yapılıp, orman sınırları içerisinde kalan
bütün arazilerin devletin malı olduğunu savunuyor. Bu nedenle mahkemeler bu sınırlar
içerisinde kalan tapuların geçersiz olduğuna karar veriyor ve (mülkiyet ihlali
söz konusu olmadığı için) bunları tazminat ödemeden iptal ediyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, orman sınırları
içerisinde bulunan bir tapu iyi niyetle edinilmiş ise, sahibinin mülkiyet hakkı
olup, bu tapunun sonradan geçersiz olduğu ortaya çıksa bile (ve tapu iptal
edilirse) ‘Tazminat ödenmesi gerekir.’ doğrultusunda 42 kez karar vermiştir.
Ne var ki orman sınırları içerisinde bulunan tüm tapular
geçersiz değildir. 1982 Anayasası’nda (169. mad.) “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet
ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı
ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.”
denilmektedir. “Devlet ormanları” demek “devlete ait ormanlar” anlamına
gelmekte olup bütün ormanları içermemektedir.
“Devlete ait ormanlar”, çok önceden beri sahipsiz, devlete
ait olan ormanlardır veya 1945 yılında yürülüğe giren 4785 Sayılı Orman Kanuna göre
devletleştirilen ormanlardır. 1945 yılında devletleştirilen ormanlar 1945
öncesi hava fotoğrafları, memleket haritaları ve amenejman planlarına göre
tespit edilmiştir. Ne yazık ki bu belgelerde bulunmayan ormanlar da
devletleştirilmiştir ve halen devletleştirilyor. Nitekim 1945’te yapılan tespitlere,
resmi ve beynelminel istatistiklere göre Türkiye’deki ormanların yüzeyi yalnız 10.5
milyon hektardır. Bu miktar bugüne kadar devlete ait 20 milyon hektar ormanın
yarısına denk gelmektedir. Bu artışın bir kısmı haksız devletleştirmelerden gelmektedir.
1945 yılında resmi olarak orman sayılmayan
tapulu araziler, 1945’den beri yapılan orman tahdit çalişmalarında 4785 sayılı
orman kanunu kullanılarak devlet ormanı sınırları içerisine alınmıştır. Bu
şekilde yapılan tespit 4785 sayılı Orman Kanunu’na aykırıdır. Şöyle ki; 1956’da
yürülüğe giren
ve halen yürürlükte bulunan, 6831
sayılı orman kanununa göre, “devlet ormanı” olarak tespit edilen tapulu
arazilerin büyük bir kısmı, 4785 sayılı orman kanunun yürülüğe girdiği 1945
yılı ve öncesine göre değil, 1945 yılından sonraki orman niteliğine göre
yapılmıştır.
6831 sayılı Orman Kanununun 1.
maddesinde “ORMANLARIN”
hukuki tanımlaması yapılmıştır. Bu tanımlamalar içinde “DEVLET ORMANI” adı altında bir tanımlama bulunmamaktadır.
Durum böyle olmasına rağmen, Orman Tahditi yapılırken, 6831 sayılı Kanunun 1.
maddesine göre “ORMAN”
tanımına giren bütün özel tapulu alanlar da “DEVLET ORMANI” olarak sınırlandırılmıştır.
Türkiye Devleti’nin bu tavrı 60 seneden
beri sürmektedir. 15/07/2004 tarihli ve 25523 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan
“6831 Sayılı Orman Kanununa Göre OrmanKadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik” de bunu açıkça segilemektedir.
Bu yönetmeliğin
“Devlet Ormanı Olarak
Sınırlandırılacak Yerler” başlıklı 26. Maddesinde, Orman Kadastro Komisyonları 10 şartın herhangi
birine uyan taşınmazları devlet ormanı olarak sınırlandırmakla görevlendirmiştir.
(Özel tapu kayıtları dikkate alınmadan). Devlet Ormanı Olarak
Sınırlandırılacak Yerlerin birinci şartında şöyle denmektedir:
“ a) 6831 sayılı Kanunun 1. maddesine
göre, orman sayılan ve eskiden beri Devlete ait olduğu bilinen ormanlar, orman
içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanun’un 17. maddesinde yer alan
orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu
bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar.”
Halbuki, 6831
sayılı Kanunun 1. maddesine orman örtüsünün genel tanımı ile ilgilidır. Devlet
ormanı ile ilgili bir madde değildir. Maddenin içinde çoğu yerlerde ‘devlet
ormanı’ sözü bile geçmez.
Bu
yönetmenliğin “Devlet Ormanı Olarak
Sınırlandırılacak Yerler” olarak verilen diğer 9 şartların çoğuda
6831 orman kanunun ruhuna aykırıdır. Mesela: Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerlerin en son (26-j) şartında şöyle denmektedir:
“ j) Orman ve toprak muhafaza karakteri
taşıyan funda ve makilik alanlar.” (devlet ormanı olur)
Halbuki 6831 sayılı Kanunun 1-j maddesine “Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza
karakteri taşımayan yerler, orman sayılmaz.” denmektedir. 6831/1-j maddesine göre, Funda ve Makilik eğer Orman Kadastro Komisyonlarına göre orman ve toprak
muhafaza karakteri taşıyor; orada orman yetiştirilebiliyorsa, bu yerlere resmen orman tanımı verilebilir; ancak bu yerler tapulu ise, özel orman olur, Devlet ormanı değil.
Türkiye de orman sınırlandırmalarında şahıs
arazilerine iki şekilde el konulmaktadır, biri kanuni diğeri kanuna aykırıdır.
Şöyle ki:
Tapulu
arazi 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş veya Devletleştirilmeye tabi
ormanlardan ise, söz konusu tapu kanuni olarak iptal edilebilir. (Ancak
AIHM kararların doğrultusunda tazminat ödemek şartıyla.)
Tapulu arazi, orman tanımına giriyorsa,
ancak Devletleştirilen ormanlardan değilse; kanuni olarak geçerli olduğu için, tapusu
kanuni olarak iptal edilemez. Ancak istimlak kanunları uygulanarak,
İSTİMLAK EDİLEBİLİR.
No comments:
Post a Comment