Tuesday, June 5, 2012

TÜRKİYE ORMANLARINDAMÜLKİYET HAKKI VE ANAYASANIN 169 MADDESİ


Türkiye’de orman sınırlandırmalarında, şahıs arazilerine (orman olduğu gerekçesi ile) el konulmaktadır. Türkiye Devleti, T.C. Anayasası’nın 169. maddesine göre orman arazisinin şahıs malı olması mümkün olmadığı için Orman Kanunu’na göre tahditi yapılıp, orman sınırları içerisinde kalan bütün arazilerin devletin malı olduğunu savunuyor. Bu nedenle mahkemeler bu sınırlar içerisinde kalan tapuların geçersiz olduğuna karar veriyor ve (mülkiyet ihlali söz konusu olmadığı için) bunları tazminat ödemeden iptal ediyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, orman sınırları içerisinde bulunan bir tapu iyi niyetle edinilmiş ise, sahibinin mülkiyet hakkı olup, bu tapunun sonradan geçersiz olduğu ortaya çıksa bile (ve tapu iptal edilirse) ‘Tazminat ödenmesi gerekir.’ doğrultusunda 42 kez karar vermiştir.
Ne var ki orman sınırları içerisinde bulunan tüm tapular geçersiz değildir. 1982 Anayasası’nda (169. mad.) “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.” denilmektedir. “Devlet ormanları” demek “devlete ait ormanlar” anlamına gelmekte olup bütün ormanları içermemektedir.
“Devlete ait ormanlar”, çok önceden beri sahipsiz, devlete ait olan ormanlardır veya 1945 yılında yürülüğe giren 4785 Sayılı Orman Kanuna göre devletleştirilen ormanlardır. 1945 yılında devletleştirilen ormanlar 1945 öncesi hava fotoğrafları, memleket haritaları ve amenejman planlarına göre tespit edilmiştir. Ne yazık ki bu belgelerde bulunmayan ormanlar da devletleştirilmiştir ve halen devletleştirilyor. Nitekim 1945’te yapılan tespitlere, resmi ve beynelminel istatistiklere göre Türkiye’deki ormanların yüzeyi yalnız 10.5 milyon hektardır. Bu miktar bugüne kadar devlete ait 20 milyon hektar ormanın yarısına denk gelmektedir. Bu artışın bir kısmı haksız devletleştirmelerden gelmektedir.
1945 yılında resmi olarak orman sayılmayan tapulu araziler, 1945’den beri yapılan orman tahdit çalişmalarında 4785 sayılı orman kanunu kullanılarak devlet ormanı sınırları içerisine alınmıştır. Bu şekilde yapılan tespit 4785 sayılı Orman Kanunu’na aykırıdır. Şöyle ki; 1956’da yürülüğe giren ve halen yürürlükte bulunan, 6831 sayılı orman kanununa göre, “devlet ormanı” olarak tespit edilen tapulu arazilerin büyük bir kısmı, 4785 sayılı orman kanunun yürülüğe girdiği 1945 yılı ve öncesine göre değil, 1945 yılından sonraki orman niteliğine göre yapılmıştır.
6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesinde ORMANLARIN hukuki tanımlaması yapılmıştır. Bu tanımlamalar içinde DEVLET ORMANI” adı altında bir tanımlama bulunmamaktadır. Durum böyle olmasına rağmen, Orman Tahditi yapılırken, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesine göre “ORMAN” tanımına giren bütün özel tapulu alanlar da DEVLET ORMANI” olarak sınırlandırılmıştır.

Türkiye Devleti’nin bu tavrı 60 seneden beri sürmektedir. 15/07/2004 tarihli ve 25523 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “6831 Sayılı Orman Kanununa Göre OrmanKadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmelik” de bunu açıkça segilemektedir.

Bu yönetmeliğin Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerler” başlıklı 26. Maddesinde, Orman Kadastro Komisyonları 10 şartın herhangi birine uyan taşınmazları devlet ormanı olarak sınırlandırmakla görevlendirmiştir. (Özel tapu kayıtları dikkate alınmadan). Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerlerin birinci şartında şöyle denmektedir:

“ a) 6831 sayılı Kanunun 1. maddesine göre, orman sayılan ve eskiden beri Devlete ait olduğu bilinen ormanlar, orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanun’un 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar.”
Halbuki, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesine orman örtüsünün genel tanımı ile ilgilidır. Devlet ormanı ile ilgili bir madde değildir. Maddenin içinde çoğu yerlerde ‘devlet ormanı’ sözü bile geçmez.
Bu yönetmenliğin Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerler” olarak verilen diğer 9 şartların çoğuda 6831 orman kanunun ruhuna aykırıdır. Mesela: Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerlerin en son (26-j) şartında şöyle denmektedir:
“ j) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar.” (devlet ormanı olur)
Halbuki 6831 sayılı Kanunun 1-j maddesine Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler, orman sayılmaz.” denmektedir. 6831/1-j maddesine göre, Funda ve Makilik eğer Orman Kadastro Komisyonlarına göre orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyor; orada orman yetiştirilebiliyorsa, bu yerlere resmen orman tanımı verilebilir; ancak bu yerler tapulu ise, özel orman olur, Devlet ormanı değil.
Türkiye de orman sınırlandırmalarında şahıs arazilerine iki şekilde el konulmaktadır, biri kanuni diğeri kanuna aykırıdır. Şöyle ki:
 Tapulu arazi 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş veya Devletleştirilmeye tabi ormanlardan ise, söz konusu tapu kanuni olarak iptal edilebilir. (Ancak AIHM kararların doğrultusunda tazminat ödemek şartıyla.)
Tapulu arazi, orman tanımına giriyorsa, ancak Devletleştirilen ormanlardan değilse; kanuni olarak geçerli olduğu için, tapusu kanuni olarak iptal edilemez. Ancak istimlak kanunları uygulanarak, İSTİMLAK EDİLEBİLİR.

No comments:

Post a Comment